24 Temmuz 2011 Pazar

Barcelona'da bu yaz neler yapilir?

Madem uzundur buralardayim, bari yaz icin bir kac gunluk, ya da daha uzun gelecek olanlara buradaki yerel hayatla, ne nerede bulunurla ilgili bir kac faydam dokunsun!

- Muzeler her ayin ilk pazar gunu ucretsiz! Gaudi eserleri degil ama Picasso, Miro, National Art Museum gibi pek cok yeri ucretsiz gezebilirsiniz!

- Buralara kadar gelmisken, sergi, tiyatro, sinema, dans isterseniz, olmadi gunduz turist gibi takilayim aksama da bir konsere gideyim derseniz,  Barcelona'da gerceklesen kultur sanat aktivitelerini takip etmeniz icin pek ya/rarli bir site! Ustelik etkinliklerin fiyatlarini gorebiliyorsunuz, sitede pek cok beles etkinlik bulabilmekte mumkun!
http://www.butxaca.com


- Montujiuc'de acik hava sinema gunleri var. Haftanin belirli gunleri kurulan dev ekranda filmleri orjinal dillerinde ve ispanyolca altyazi ile izleyebiliyorsunuz! Filmler 22.00'de basliyor ama onun oncesi gelip sarap esliginde piknik yapar ve film sonrasinda da konsere kalirsaniz, keyfiniz ikiye katlaniyor. Program etkinligin sitesinde gorulebiliyor; http://www.salamontjuic.org/?lg=2

- Ayrica burada yasayacaklar, ev kiralama, vize uzatma, nie cikarma gibi sorular icinde Facebook'taki Barcelona Turca grubu cok ise yariyor.  

- Ayrica buradaki Turk'lerin olusturdugu ve faydali linkleri paylastigi blog ; http://barselona101.blogspot.com/ pek cok soruya yanit veriyor!

O kadar cirkinsi soganlari aglattin!!!

- Basliga aldirmayiniz, burada hayat harika gidiyor, yukaridaki cumlede beni bagira cagira soylemekten vazgecmedigim ve vazgecememe sebebini bir turlu ogrenemedigim sarki da geciyor.

- Bcn'de hava bahar gibi. Bizde buharlasmak, sicaktan sikayet etmek istiyoruz, zira yaz gunu temmuz ortasi aksamlari cikarken uzerine hirka almakta neyin nesidir kuzum?

- Gecen gun yepyeni bir icecek kesfettim. Rekorderlig! Tam anlamiyla bir kadin icecegi! Boyle cilekli, mis gibi kokuyor, agzinda oyle guzel tat birakiyor ki! Sidikimsi biraya 98423948 basar!


 - Gecen gun Istanbul'u cok ozledim dedigimde gozlerim dolu dolu, sevdicek sordu, en cok neyi ozledim, neyi burada yapabiliriz seninle de biraz ozlemin diner dedi. Durdum soyle, sevdigim insanlari buraya getiremezdim, anca bi eylemi burada yapabilirdik. - Kahvalti! diye bagirdim boyle yari gozlerim dolu, yari da sevince! Dun balkonda uzun saatler alan kahvalti yaptik! Sucugumuz bile vardi! Yaban ellerde sucuk bulan sevgili, yerim diyorum baska da bir sey demiyorum!

- Kurs tam gaz devam ediyor. Ingilizce dunyanin en basit dili imissin, bunu Ispanyolca fiilleri ogrenince bir daha anladim. Tek kelimeyle no me gustan nada los verbos!

- Persembe gunu A2'yi bitiriyorum, bayagi sakimaya basladim, umarim su sinavi da adam gibi atlatir, sertifikami koluma takar gelirim, subata kadarda bu seviyeyi korurum. Zira son gunlerde fark ettimki, burada Ispanyolca bilmek birseyi degistirmiyor! Burasi Katalunya efendim!

- Bizde sutu bozuk deyimi ispanyollarda da var! Tener mala leche! Yani kotu sute sahip olmak! Ayrica biz nasil diyorsak hersey sut gibi, hersey yolunda gidiyorsa onlarda "La Leche" diyorlar!

- Mevsim yaz, hayat pek guzel! Itirazi olan?

19 Temmuz 2011 Salı

Las dias pasan muy rapido! Gunler pek cabuk geciyor!

- Sonunda yiyecekler ile ilgili unitemizi bitirdigimize pek memnunum, zira kurstan eve salyalari aka aka geliyordum, bugun mis-li gecmis zamani ogrenirken sinemasi bol unitemize gectik.

- Ispanya hakkinda ogrenirken, kendi kulturlerimizi de konusuyoruz. Ve gecen gun kesfettik ki sinifimizda bir "vegano" yani kati bir vejetaryan var. Et, sut, yumurta, dondurma dahi yemiyor. 4 yildir bu sekilde besleniyor. Tamamen etobur bunyemi, boyle bir dietin icinde hayal dahi edemiyorum.

- Taze evli sinif arkadasimiz hala balayindan Paris'den donmedi tum sinifcak buyuk bir merak icindeyiz.

- Ulkemizdeki tatil gunleri hakkinda konusurken birsey daha ogrendim ki biz koleyiz efendim. Italyan, Ispanyollar kesinlikle yilda bir ay tatil yapiyorlar. Bir onceki yazimda gordugunuz uzere ruslarin keyfine zaten diyecek. Ben bi biz mi boyleyiz, derken icimi koreliler rahatlatti. Yilda bir hafta anca izin alip onu da hepsini bi arada degil parca parca kullaniyorlarmis. Soyle bir oh cektim, bizden beterleri de varmis. Ama sonra eklediler ki iyi para kazaniyorlarmis, bu yuzden haftasonlari ucakla pek rahat seyahat edebilirlermis! Yani bizden pek cok eglendikleri, dinlendikleri ve motive olduklari kesin.

- Bugun sinifta gruplar halnide bir tarif yazip yaristirdik ve Sarma birinci oldu! Sarma'nin italyancada tabut kelimesine denk dusmesi ise kotu bir tesaduf oldu!

- Gunde 4 saat kursa gidip, kosarak eve geliyorum, sonra da aksamim ders calismak ile geciyor. Tum sinif olarak herkes ayni dersten muzdraip! Quiero ir a la playa, Quiero tomar el sol, Querio nadar! Yuzmek, gunese kavusmak, plaja gitmek istiyorum efenim! Barcelonadayiz, lutfen!

-3 gundur havanin inanilmaz kapali olmasi ve dun gece, temmuz ortasinda simsekli, gokgurultulu yagmur yagmasina ne demeli? Sasirdin mi gunes, neredesin?

hep beraber rusyaya gidelim efendim!

Neymis ruslar yilin alti ayinda iki kez tatil yapiyorlarmis, ve bir yilda toplam 29x2 tatilleri varmis! Gelin tasi taragi toplayip rusyaya yerleselim!

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Tengo hambre! Acim!!!

- Bugunki unitemiz yiyeceklerdi, pisirme sekilleri ve fiilleri, tarif yazma, bir yemegi anlatma, sebzeler, meyveler ve yiyecekler. Kultur yelpazesi olan sinifimiz adeta bir dunya mutfagi, kurstan gelen bunyem ve ben bildiginiz acim!

- Bugun sinifta tarif yazmamiz istendi ama ondan once "cocina facil" yani hemencik pisirilip yenebilecek cinsten uc tarif vardi kitabimizda. Birisi Korea haric Rusya, Italya, Fransa ve Turkiye'de var olduguna emin oldugum, sevilen ve sarap ile pek guzel giden peynir tabagiydi, ispanyollarin degisiyle "tabla de quesos". Koreliler boyle bir tabak hazirlama gelenekleri olmadigini, peyniri pek sevip yemediklerini cunku zaten pek peynir olmadigini soylediler! Fransiz kizin bakislarini gormeliydiniz.

-Ikincisi cipsle birlikte yenecek mexica sosu kivaminda bir sos ve cips! " Guacamole con nochas" demisler adina. Domates, salatalik, limon. yag, tuz, sogan ve avakado ile hazirlanan sosa bandir bandir yiyorsunuz cipsleri.

-Ucuncusu var ki, ben daha once gecen hafta gittigim dugune kadar yememistim. "Melon con Jamon" yani kavun ve salam. Evet evet, minik parca kesilmis kavunun etrafini salam ile cevreleyip kurdanla tutturuyorlar, sonra da hop migdeye indiriyorlar. Ben ilk gordugumde olur mu boyle sey desem de, denedikten sonra pek de fena bulmadim.

- Dersin sonunda ikiserli gruplar halinde bizim de kendi ulkemizden bir tarif yazmamizi istedi Clara bizden. Sinifimizin tek erkegi Salvador ile estim. O bir bayan varken, tarifi kendisinin yazmayacagini soyleyip kaytarmaya calisinca, ben de yemek yapan erkekleri kadinlarin cekigi buldugunu, o yuzden onu yazmasi gerektigini soyleyip onun ustune atmaya calistim :), ama velhasil ihale yine bana kaldi. Ben de pek sevgili ananemden ogrendigim, cocukken yemekten oldukca haz ettigim yumurtali ekmegi yazdim! Ve sonrasinda ogrendim ki bizim yumurtali ekmegin sekerle yapilan versiyonunu Ispanyollar tatli niyetine yiyorlarmis. Tek farki ise kizarttiktan sonra seker - tarcin - un uclemesine bulamalari!

- Eve gelirken oyle actim ki, aslinda karnim tok gozum acti ne alsam bilemedim. Markette biraz dolandiktan sonra fondu peyniri almaya karar verdim 2 euro mis gibi 1 euroya da nachoslar ve Meksika birasi!! minminmin! Aksama odevimi yaparken afiyetle yiyecegim! Sonrasinda yarin neler olacak, gorecegiz!

15 Temmuz 2011 Cuma

Ozlemek bazen guzeldir be Deniz!

 - 2 yildir Ingiltere - Ispanya - Japanyo arasi suren iliskisinin gitgelinden cok yorulan sinif arkadasim Tsubasa ( Saka degil, adi Tsubasa, ve disi) bugun evleniyor, 3 gun de balayi icin parise ucuyor! Hayir sekizi kadin olan dokuz kisilik sinifimizin hepsi ondan daha heyecanli, bize noluyorsa! Dugun yapacakmisiniz? Ne giyeceksin? Heyecanlimisin? derken biz, o gayet sakin, beyaz olmayan renkli bir elbise giyecegini, aile arasi birsey olacagini, bunun biraz da kagit uzerinde bir evlilik oldugunu soyledi! Yapmayin gencler, sirf vize icin evlenilir mi?

-  Siniftan dedikodularla basladik, madem siniftan dedikodularla devam edelim. Sinifimizda bir ingiliz var, ben kadini orta yasli diye anlatsamda,  ama aslinda 28 - 32 arasinda bir yerlerde saniyorum. Ispanyolcayi vurgusuz, ayni ingilizce gibi konusuyor, o konusurken ingilizcemi ispanyolcami konusuyor anlamiyorsunuz. Bir de sorulara cevap verirken sacini kulaginin arkasina atmasi var ki kibar  kibar... Sorma gitsin!

- Efendim part time islerden ne kadar sikayet etsemde ( Turkiyede calistiklarimdan bahsediyorum) burada da gelip part time is buldum. Bir casting ajansi paten suren birilerini ariyordu bir reklam filmi icin, sadece 4 saat caliscak, kalabalikla paten surecek ve 4 saat icin 90 euro alacaktim!!! Arriva, arriva diye cigirirken ben ve hersey yolundayken onlar sosyal guvenlik numarasi isteyince soyle bir durdum. Hevesim kursagimda kaldi, ama olsun subatta kapi gibi nie'm olacak, oradan da anliyoruz ki heryerde bir sekil is bulunuyormus! O sekil,  bu sekil su sekil her yerde yasar, para kazanirim bunu anladim. O zaman neymis seneye Barcelona macerasindan sonrasi icin simdiden yeni rotalar dusunulmeliymis. Kendime tamah tamah diyip, kicimi kasiyorum.

- "Al duro" diye bir oyunla tanistim. Aslinda iki yil once tanismisim, ama adini bilmiyordum. Yola ya da bir masaya bir daire ciziyorsunuz. Sonra onun etrafinda bir daire oluyorsunuz, tas ya da madeni parayi o cembere atmaya calisiyorsun, atamadin mi, o zaman onundeki bardaginin hepsini shot yapmak zorundasin. Hayir o degilde, biz bunu buyuk plastik bardaklarla oynamistik Soto Del Real, simdi hatirlayinca, Korelilerin niye oyle dans ettigini anladim.

- Sinifi arkadasim Solvodar hoca haftasonu ne yaptiniz diye sorunca, hicbirsey, evdeydim, cunku burada hic arkadasim yok dedi! Hemen telefon numarami ve mail adresimi verdim, birsey icmek isterse aramasini soyledim, ve gecen aksam Universidad de Barcelona'da gittigimiz konsere onu da cagirdim! Bazen yabanci olmak cok zor!

- Hersey iyi guzelde, call centerdan alinan kartla seke seke eve gelmek, sonrasinda yapilan, hem cok uzun hem cok kisa iki telefon gorusmesi... Hani bazen minik cocuklar birsey yapmaya yeltenirler, donup donup arkalarina bakarlar, hani beni kollayan, yanimda olan birileri var mi diye... Dunde cok uzakta olmama ragmen oyle hissettim ben, yuru sen, hatta kos, biz burdayiz dedi iki ses, biri Istanbul'dan biri Samsun'dan... Telefonu kapattigimda yatagima uzandim, gozlerim dolu ama kocaman bir gulumsemeyle.. Tipki Heroye'min dedigi gibi '' Ozlemek bazen guzeldir be Deniz! "

- Bu arada  sam fistigi ve turk cayi ile kahvalti yapiyorum, ama bildigin cigkofte as eriyorum, boyle bol nar eksili mis!

- Daha once adini duymami ayiplayanlar cok, ama olsun, ogreniyoruz iste. Cumartesi gunu Avrupa'nin en buyuk muzik festivallerinden birine gidiyoruz sevdicekle; http://fiberfib.com/. Hemde biletleri cilgin pahali olan bu festivale beles gidiyoruz efendim, cunku sevdice dogum gunu hediyesi bunlar! Gruplarin bir kismini bilmesem de Arctic Monkeys ve Beiurt' u dinleyecegimden pek mutluyum efenim! Bakalim neler olacak!

13 Temmuz 2011 Çarşamba

No me puedo quejar! (Sikayet edemem, hersey pek guzel efenim)

- Yeni sinifimi pek sevdim. Artik bayagi bayagi konusmaya basladik, hatta ders aralarinda kahve icerken bile dun ne oldu ne bitti ispanyolca sakiyoruz.

- Yeni gectigimiz kitapta cok eglenceli. Sadece dil degil Ispanyol kulturunu de bi nevi ogrenmis oluyoruz, konularla birlikte. Mesela bugun ispanyollarin genel ozellikleriyle kendi ulkemizi kiyasladik.

- Bu ispanyollar neler yaparlar? Tanisinca sip diye hemencik yanaktan operler, tokalasma falan bilmezler, dokunarak konusalar, sarilmayi pek severler, cuma ve cumartesi gecesi mutlaka gece disari cikarlar, bir bardan ya da cafeden otekine gecerek sabahlamaya bayilirlar, olur da biryer bulmazlarsa otururr sokaklarda icerler ( yasak olmasina ragmen). Umumi tuvalet diye birsey yoktur. Ne sokaklarda ne metroda tuvalaet bulamazsiniz, cisiniz mi geldi, bir bara ya caktirmadan gireceksiniz ya da abi nolur cok sikistim "Puedo usar a bano?" diyip efendi efendi izninizi isteyeceksiniz.

- Escinseller evlenebiliyorlar. Gay, Lezbiyen fark etmez ciftler sokakta el ele rahatca dolasip, opusup koklasabiliyor.

- Ciftlerin evlenmeden bir arada aramalari normal. Ama evlilik ve evli olmama arasinda tam ortada bir durum var ve siz bunu gidip devlete soylediginiz de bir takim haklariniz garanti altina aliniyor. Mesela gidiyor diyorsunuz ki, biz birbirimizi seviyoruz, bir arada yasiyoruz, evlilik degil de olur da bana birsey olursa benim olan seylerden sevdicegim yararlanabilsin diyorsunuz, bir kagit imzaliyorsunuz, ne evli ne bekar arasi birsey oluyorsunuz.

- Monaparentales diye bir aile tipi var, anne ya da baba ile sadece herhangi biri olarak, cocuk sahibi olabiliyorsunuz.

- Bu insanlar icin aksam 11 - 12 de yemek yemek, aksam yemegi icin o saatte arkadaslarla bulusmak cok normal. Bunun sebebi olarakta isten 9 da cikmalarini gosteriyorlar.

- Japonlar ve Koreliler, biz nasilki birbirimizi gordugumuzde sapur supur opuyoruz, naber diyip, kesinlikle opmuyorlarmis efendim. Sadece sevgililerini, ya eslerini opebilirlermis. Opmek derken yanaktan opusmek, selamlasmaktan bahsediyoruz.

- Hesabi ben odicem, birak yok valla ben odicem tantanasi burada da var, Herkes birbirine birseyler ismarlamak icin yarisiyor.

- Yemege giderken nasil ki tatli gider, burada sarap makbul efenim.

- Sevdicegimiz icin, biz bir elmanin iki yarisiyiz diyoruz ya biz turkcede, ispanyollarda da var, ama onlarin ki portakal! Sevdiceginiz ispanyolsa portakalin yarisi yani "media  naranja" oluyorusunuz!

10 Temmuz 2011 Pazar

Ay bodorrio!

Boyle seyler sadece filmlerde olmazmis!

Dun Gaspar ve Anna, Mollet'de evlendiler ve ben de onlar sayesinde yeryuzunun en ilginc ve en eglenceli dugunune sahit oldum. Anna ve Gaspar doktorlar, 13 senedir birlikteler, ve birlikte yasiyorlar, oyle ki birlikte kredi ile evleri bile var. Ama dune kadar evli degillerdi, biraz ailelerin baski yuzunden evlenmeye karar verdiler. ( Demek ki bunun Turk'u, Avrupa'lisi yokmus. aile her yerde aileymis efenim) Ama ailelerinin istedikleri gorkemli (!) dugun hic onlara gore degildi. Parcali bulutlu gunler sonunda pat diye Mayis ayinin sonuna dogru biz evlenecegiz dediler ve kimsenin mudahelesini istemedikleri icin kendi dugunlerini kendileri organize ettiler. Herhangi bir ekonomik destek almadan kimseden! Dagin ettginde 3 katli ahsap resturantin bahcesinde gerceklesti dugunleri. Ben Padrino'nun (Ispanyolca Padrino, Godfather yani bir nevi resmi olmayan nikah sahidi)
kizarkadasi kontenjanindan katildim dugune. bu yuzden sabah 11 gibi oradaydik. Mikel, Marius ve beni aldi, Gaspar'a yardim etmek icin, erkenden Barcelona'dan Mollet'e dogru yola koyulduk. Evlenecekleri yerin etrafi ciftlik gibi, tam bir  dag eviydi, kazlar, kaplumbagalar, ordekler, atlar, domuzlar, kediler... Minik bir hayvanat bahcesi de vardi. Seromonin olacagi yere giden yolun kenarlarina Gaspar ve Anna'nin fotograflarini astik. Damat hic damat kaprisiyle degildi. kuafor falan da hak getire, gayet elinde cekic civi bir bir agaclara monte ettik resimleri. 13 yil boyunca nerelere gittilerse, dunyanin neresinde yasadilarsa, fotograflardan kolajlar yapip, eglenceli cumlelerle suslemisler. Paris, Lyon. Kapadokya, New York, Misir'dan seyahat kareleri, sahilde, evde, yemek yaparken. uyurken, dondurma yerken, yuruyus yaparken, turlu sebekliklerle cekilmis fotograflar, ikisininde el cizimi karakalem bir resmi, kimanolu fotograflar... Tum misafirlerin yuruyecegi yola, sergi gibi sagli sollu 12 koca posteri astik, duvarlara ve agaclara... Sonra Anna geldi kuaforden. Saclarini yaptirmis, ama ne bir duvak, ne de bir makyaj vardi suratinda. Ve anlayacaginiz gelin 7 deki dugun icin kuaforden 1 de geldi, bir de gunesin altinda, sangria yapan arkadaslarina yardim etti. Minik minik kesilmis elma ve portakallar koca bir paketle karisti, icine sarap eklendi. Tarcin cubuklari ve meyve kabuklari sarapla bulustu, uzerine cava ve fanta eklenip aksami beklemeye koyuldu. Aksama kadar hersey hazir gibiydi. Bu yuzden yemek yemek uzere Marius'la Mollet'e dogru yola ciktik. Gaspar bize  bir meksika restoranti onerdi. Ben daha once fajita yedigimden, meksika lafini duyunca bile ayilip bayildim. Gozumun onunden soslar, etler gecti tum yol boyu. Restorantin hikayesi, uzun ve oyle guzel ki ondan onu buraya sikistirmayip bir sonraki yazimda yazacagim. Tek kelime ile ozetleyecek olursam; Muh -te-sem!

Yemekte sonra sevgili The Godfather ( Marius) ile cicekciye dogru yola ciktik. Cunku Godfather'in geline cicek vermesi ve bu cicegi verirken de yazdigi siir gibi bir kac misrayi okumasi gerekiyormus. Cicekciye dogru yola giderken, tum dukkanlar kapaliydi. Ben siestedan mi yoksa Cumartesi gununden mi oldugunu anlayamayip sordugumda, kiminin Cumartesi'den kimisininde siestadan kapali oldugunu ogrendim. Bizim cicekci siestadan dolayi kapaliydi, ve acilmasini bese kadar beklememiz gerekiyordu, biz de golgede bir yerde oturduk, o sirada The Godmother yani ispanyollarin degisiyle Padrina geldi (Nuria). Eski ve sasarmis kagitlara seromonide okuyacaklari yazilari cikartmis ve kirmizi kurdela ile baglamis, oyle orjinaldiki. Velhasil cicegi aldigimiz gibi dugun yerine dogru yola ciktik. Mikel ve Gina bizi yoldan aldilar. Herkes ve hersey dugune hazirdi. Anna hazir olunca The Godfather gitti, diz cokup yazisini acti ve siiri okuyup, ciceki geline verdi. Cicek yine susten uzak, bembeyaz kirciceklerindendi.

Dugun davetiyelerine, takim elbise, topuklu ayakkabi ve bikini koyup uzerine yasaktir isareti koyan Anna ve Gaspar ona uygun giyinmisti. Anna bembeyaz upuzun keten bir elbise, ayaginda cok az tabani olan beyaz espadriler.. Gaspar beyaz keten bir gomlek. kravat yok. Keten pantolan ve spor ayakkabilari...

Ve herkesin geldigi anlasilinca seromonini olacagi alana gectik bahcede, mikrofonla once bir arkadaslari konustu, sonra nikah sahitleri, sonra godfather ve godmather. Tabiki katalanca oldugun icin ben seromoniden tek kelime birsey anlamasam da ,  nikah sahitlerinden bir tanesinin "giriste ictiginiz sangriayi ben yaptim"diyip tarifi anlatmasini kavradim, ve kahkalarla gulen guruha dahil oldum.

Seromoniden sonra, acik ve free barin onune gittik. Orada Ispanyollarin pica pica dedigi meze tarzi. atistirmaliklar ikram edildi ve sonra yemege gectik. Acik alanda piknik masalari birlesip uzunca masalar olusturulmustu misafirler icin. Yemek boyunca suan an adini hatirlamadigim ciftle Turkiyedeki kadin haklari uzerine konustuk, ve daha once kulturum ve ulkem hakkinda konustugum her Ispanyol gibi onlarda birbirinden cok farkli olmayan kulturlere sahip oldugumuzu soylediler. Yemek boyu uzun masalarin cesitli bolgelerinden, sloganlar, isliklar. sarkilar yukseldi. Yemekte salata, karisik et tabagi, bizim piyaza cok benzer bir meze, ve patates kizartmasi vardi. Uzerine limonlu dondurma ikram ettiler. Ve sonra dugun pastasi geldi. Dugun pastasini tam ortasina kilic gibi saplayi kestiler :). Pasta ve tatlidan sonra da kahve servisi oldu ve sira geldi muzige!

Muzikten once konusmak isteyen cift mikfronu eline aldi ve tek tek sormaya basladilar. Aramizdaki anneler el kaldirsin? Anneler, babalar, doktorlar (uzmanliklariyla beraber), mimarlar, ogretmenler, psikoglar, politikacilar ve bir suru meslek grublarini saydilar, cocuklar, asiklar, evliler, bekarlar, barcelona fanlari, bira sevenler, almanlar ve turkler.. Dugunde iki yabanciydik bir alman ve ben. Listeye kimseyi unutmadan ekledikleri gibi, bizi de eklemislerdi. Gelen herkesi onemsideler ve herkesin omzuna ellerinin dokundugundan emin olduktan sonra; bu aksam bu insanlarin hepsi bizimler, ve iyi ki bizimle." Biz cok mutluyuz bunu paylastiginiz icin tesekkur ederiz "diyip masalarin arasinda muziik eslignde kosmaya basladilar. Onlardan sonra evlenecek olan 3 cifte uzerinde gelin ve damat figuru olan kumbaralar hediye ettiler. ve nikah sekeri yerine gelen konuklarina kitap araligiyla, kendi elleriye boyadiklari el yapimi tastan buzdolabi suslerini dagittilar. O sirada isiklar bir saniyeligine gitti ve Gaspar bagirdi "Aaa Anna nerdesin, opusmemiz lazim" :) Kitap araligi oyle orjinal ki, fotograflari bilgisayara attigim zaman, onunda bir fotografini koyacagim.. Onunde kimonolu ikisinin resmi var. Uzerinde Japonca ve Katalanca, geldiginiz icin tesekkurler yaziyor ve arkasinda asiklara tavsiler var. En romantik kahvalti nerede yapilir, en iyi film nerede izlenir, seyahat edilecek en iyi rota hangisidir, hafta sonu en guzel nasil gecirilir, en iyi bira nerede icilir...

Ve sonra zaman muzik zamaniydi! Godfather ve Godmother'in gelinle damata bir hediyesi vardi. Kuzen ve arkadaslardan olusan bir muzik grubu, Al mar, La Bamba, Por la boca vive pez sarkisnin sozlerini Gaspar ve Anna'ya gore yeniden coverlayip iki gitar, bir davul ve iki kisi halinda soylediler. Sarkiyi soylemeden once, fotokop halinde sarkilarin yeni sozlerini tum misafirlere dagittilar ve herkes tum bir agizdan sarkilari onlara soyledi. Sonra kolonlar bilgisayar baglandi ve muzik esliginde dansa devam edildi. Saat bir bucuk gibi zaten gencler kalmisti ve kiralanan otobusle eglenceye devam etmek uzere baska bir yere gectik. Herkes oyle sarhos ve komikti ki. Ozellikle Gaspar'in erkek kardesi Paco tum yol boyu otobuste dans edip, mikrafonla bir suru slogan attirdi bunlarin kimisi Gaspar ve Anna'ya, kimisi Barca'ya, kimisi de sofore idi.

Hepimiz inip, eglenceye devam ettik, ama oralar ben de biraz bulanik. Cintonik, Sangria, Tekila, Bira, Mojito, Konyak ve suan adini hatirlamadigim bir kac shottan olsa gerek :) Ama yine tum bunlara ragmen, barda yanima gelip sen Turk musun diye sorup, bizim okuldan olan Turk mimar sevgilisini unutamayan Maria'yi, Tuvalette girdigim de belly dans yaparken buldugum bes molletli kizi, cok kotu bir ingilizcem var demek icin "my english is soo fast" diye etrafimda dans eden Paco'yu,  yabanci oldugumu ogrenince ingilizce konusan birini bulabildigi icin boynuma sarilan Kanadaya au-pair icin gitmek icin hazirlananan Cristinayi, usudun mu sorusuna catalanca anlamiyorum diye cevapladigim ve sonrasinda yarim saat sohbet ettigim kizi, ve 6.35 metrosuyla eve dondugumu hatirliyorum.

Ben simdi bu satirlari yazarken Gaspar ve Anna Kenya'ya dogru ucuyorlar balayi icin. Bir hafta orada bir hastanede calisip bir haftada cevreyi kesfedecekler. 20 tane ameliyat bekliyor onlari evlendiklerinin iki bir gun sonrasinda. Onlarsa hic soylenmiyorlar, mutlular, geziyorlar, gittikleri yerlerdeki insanlar icin calisiyorlar, yemek yemeyi cok seviyorlar, yiyorlar, guluyorlar. hayatla egleniyorlar. Ummuyorlar, istiyorlar ve yapiyorlar!

Ikisine de anlamadiklari ve hic bir zaman anlamayacaklari bir dile kocaman mutluluklar diliyorum.

Umarim hepimiz bir gun, sizin becerebildiginiz gibi, umdugumuz hayati yasariz.