10 Temmuz 2011 Pazar

Ay bodorrio!

Boyle seyler sadece filmlerde olmazmis!

Dun Gaspar ve Anna, Mollet'de evlendiler ve ben de onlar sayesinde yeryuzunun en ilginc ve en eglenceli dugunune sahit oldum. Anna ve Gaspar doktorlar, 13 senedir birlikteler, ve birlikte yasiyorlar, oyle ki birlikte kredi ile evleri bile var. Ama dune kadar evli degillerdi, biraz ailelerin baski yuzunden evlenmeye karar verdiler. ( Demek ki bunun Turk'u, Avrupa'lisi yokmus. aile her yerde aileymis efenim) Ama ailelerinin istedikleri gorkemli (!) dugun hic onlara gore degildi. Parcali bulutlu gunler sonunda pat diye Mayis ayinin sonuna dogru biz evlenecegiz dediler ve kimsenin mudahelesini istemedikleri icin kendi dugunlerini kendileri organize ettiler. Herhangi bir ekonomik destek almadan kimseden! Dagin ettginde 3 katli ahsap resturantin bahcesinde gerceklesti dugunleri. Ben Padrino'nun (Ispanyolca Padrino, Godfather yani bir nevi resmi olmayan nikah sahidi)
kizarkadasi kontenjanindan katildim dugune. bu yuzden sabah 11 gibi oradaydik. Mikel, Marius ve beni aldi, Gaspar'a yardim etmek icin, erkenden Barcelona'dan Mollet'e dogru yola koyulduk. Evlenecekleri yerin etrafi ciftlik gibi, tam bir  dag eviydi, kazlar, kaplumbagalar, ordekler, atlar, domuzlar, kediler... Minik bir hayvanat bahcesi de vardi. Seromonin olacagi yere giden yolun kenarlarina Gaspar ve Anna'nin fotograflarini astik. Damat hic damat kaprisiyle degildi. kuafor falan da hak getire, gayet elinde cekic civi bir bir agaclara monte ettik resimleri. 13 yil boyunca nerelere gittilerse, dunyanin neresinde yasadilarsa, fotograflardan kolajlar yapip, eglenceli cumlelerle suslemisler. Paris, Lyon. Kapadokya, New York, Misir'dan seyahat kareleri, sahilde, evde, yemek yaparken. uyurken, dondurma yerken, yuruyus yaparken, turlu sebekliklerle cekilmis fotograflar, ikisininde el cizimi karakalem bir resmi, kimanolu fotograflar... Tum misafirlerin yuruyecegi yola, sergi gibi sagli sollu 12 koca posteri astik, duvarlara ve agaclara... Sonra Anna geldi kuaforden. Saclarini yaptirmis, ama ne bir duvak, ne de bir makyaj vardi suratinda. Ve anlayacaginiz gelin 7 deki dugun icin kuaforden 1 de geldi, bir de gunesin altinda, sangria yapan arkadaslarina yardim etti. Minik minik kesilmis elma ve portakallar koca bir paketle karisti, icine sarap eklendi. Tarcin cubuklari ve meyve kabuklari sarapla bulustu, uzerine cava ve fanta eklenip aksami beklemeye koyuldu. Aksama kadar hersey hazir gibiydi. Bu yuzden yemek yemek uzere Marius'la Mollet'e dogru yola ciktik. Gaspar bize  bir meksika restoranti onerdi. Ben daha once fajita yedigimden, meksika lafini duyunca bile ayilip bayildim. Gozumun onunden soslar, etler gecti tum yol boyu. Restorantin hikayesi, uzun ve oyle guzel ki ondan onu buraya sikistirmayip bir sonraki yazimda yazacagim. Tek kelime ile ozetleyecek olursam; Muh -te-sem!

Yemekte sonra sevgili The Godfather ( Marius) ile cicekciye dogru yola ciktik. Cunku Godfather'in geline cicek vermesi ve bu cicegi verirken de yazdigi siir gibi bir kac misrayi okumasi gerekiyormus. Cicekciye dogru yola giderken, tum dukkanlar kapaliydi. Ben siestedan mi yoksa Cumartesi gununden mi oldugunu anlayamayip sordugumda, kiminin Cumartesi'den kimisininde siestadan kapali oldugunu ogrendim. Bizim cicekci siestadan dolayi kapaliydi, ve acilmasini bese kadar beklememiz gerekiyordu, biz de golgede bir yerde oturduk, o sirada The Godmother yani ispanyollarin degisiyle Padrina geldi (Nuria). Eski ve sasarmis kagitlara seromonide okuyacaklari yazilari cikartmis ve kirmizi kurdela ile baglamis, oyle orjinaldiki. Velhasil cicegi aldigimiz gibi dugun yerine dogru yola ciktik. Mikel ve Gina bizi yoldan aldilar. Herkes ve hersey dugune hazirdi. Anna hazir olunca The Godfather gitti, diz cokup yazisini acti ve siiri okuyup, ciceki geline verdi. Cicek yine susten uzak, bembeyaz kirciceklerindendi.

Dugun davetiyelerine, takim elbise, topuklu ayakkabi ve bikini koyup uzerine yasaktir isareti koyan Anna ve Gaspar ona uygun giyinmisti. Anna bembeyaz upuzun keten bir elbise, ayaginda cok az tabani olan beyaz espadriler.. Gaspar beyaz keten bir gomlek. kravat yok. Keten pantolan ve spor ayakkabilari...

Ve herkesin geldigi anlasilinca seromonini olacagi alana gectik bahcede, mikrofonla once bir arkadaslari konustu, sonra nikah sahitleri, sonra godfather ve godmather. Tabiki katalanca oldugun icin ben seromoniden tek kelime birsey anlamasam da ,  nikah sahitlerinden bir tanesinin "giriste ictiginiz sangriayi ben yaptim"diyip tarifi anlatmasini kavradim, ve kahkalarla gulen guruha dahil oldum.

Seromoniden sonra, acik ve free barin onune gittik. Orada Ispanyollarin pica pica dedigi meze tarzi. atistirmaliklar ikram edildi ve sonra yemege gectik. Acik alanda piknik masalari birlesip uzunca masalar olusturulmustu misafirler icin. Yemek boyunca suan an adini hatirlamadigim ciftle Turkiyedeki kadin haklari uzerine konustuk, ve daha once kulturum ve ulkem hakkinda konustugum her Ispanyol gibi onlarda birbirinden cok farkli olmayan kulturlere sahip oldugumuzu soylediler. Yemek boyu uzun masalarin cesitli bolgelerinden, sloganlar, isliklar. sarkilar yukseldi. Yemekte salata, karisik et tabagi, bizim piyaza cok benzer bir meze, ve patates kizartmasi vardi. Uzerine limonlu dondurma ikram ettiler. Ve sonra dugun pastasi geldi. Dugun pastasini tam ortasina kilic gibi saplayi kestiler :). Pasta ve tatlidan sonra da kahve servisi oldu ve sira geldi muzige!

Muzikten once konusmak isteyen cift mikfronu eline aldi ve tek tek sormaya basladilar. Aramizdaki anneler el kaldirsin? Anneler, babalar, doktorlar (uzmanliklariyla beraber), mimarlar, ogretmenler, psikoglar, politikacilar ve bir suru meslek grublarini saydilar, cocuklar, asiklar, evliler, bekarlar, barcelona fanlari, bira sevenler, almanlar ve turkler.. Dugunde iki yabanciydik bir alman ve ben. Listeye kimseyi unutmadan ekledikleri gibi, bizi de eklemislerdi. Gelen herkesi onemsideler ve herkesin omzuna ellerinin dokundugundan emin olduktan sonra; bu aksam bu insanlarin hepsi bizimler, ve iyi ki bizimle." Biz cok mutluyuz bunu paylastiginiz icin tesekkur ederiz "diyip masalarin arasinda muziik eslignde kosmaya basladilar. Onlardan sonra evlenecek olan 3 cifte uzerinde gelin ve damat figuru olan kumbaralar hediye ettiler. ve nikah sekeri yerine gelen konuklarina kitap araligiyla, kendi elleriye boyadiklari el yapimi tastan buzdolabi suslerini dagittilar. O sirada isiklar bir saniyeligine gitti ve Gaspar bagirdi "Aaa Anna nerdesin, opusmemiz lazim" :) Kitap araligi oyle orjinal ki, fotograflari bilgisayara attigim zaman, onunda bir fotografini koyacagim.. Onunde kimonolu ikisinin resmi var. Uzerinde Japonca ve Katalanca, geldiginiz icin tesekkurler yaziyor ve arkasinda asiklara tavsiler var. En romantik kahvalti nerede yapilir, en iyi film nerede izlenir, seyahat edilecek en iyi rota hangisidir, hafta sonu en guzel nasil gecirilir, en iyi bira nerede icilir...

Ve sonra zaman muzik zamaniydi! Godfather ve Godmother'in gelinle damata bir hediyesi vardi. Kuzen ve arkadaslardan olusan bir muzik grubu, Al mar, La Bamba, Por la boca vive pez sarkisnin sozlerini Gaspar ve Anna'ya gore yeniden coverlayip iki gitar, bir davul ve iki kisi halinda soylediler. Sarkiyi soylemeden once, fotokop halinde sarkilarin yeni sozlerini tum misafirlere dagittilar ve herkes tum bir agizdan sarkilari onlara soyledi. Sonra kolonlar bilgisayar baglandi ve muzik esliginde dansa devam edildi. Saat bir bucuk gibi zaten gencler kalmisti ve kiralanan otobusle eglenceye devam etmek uzere baska bir yere gectik. Herkes oyle sarhos ve komikti ki. Ozellikle Gaspar'in erkek kardesi Paco tum yol boyu otobuste dans edip, mikrafonla bir suru slogan attirdi bunlarin kimisi Gaspar ve Anna'ya, kimisi Barca'ya, kimisi de sofore idi.

Hepimiz inip, eglenceye devam ettik, ama oralar ben de biraz bulanik. Cintonik, Sangria, Tekila, Bira, Mojito, Konyak ve suan adini hatirlamadigim bir kac shottan olsa gerek :) Ama yine tum bunlara ragmen, barda yanima gelip sen Turk musun diye sorup, bizim okuldan olan Turk mimar sevgilisini unutamayan Maria'yi, Tuvalette girdigim de belly dans yaparken buldugum bes molletli kizi, cok kotu bir ingilizcem var demek icin "my english is soo fast" diye etrafimda dans eden Paco'yu,  yabanci oldugumu ogrenince ingilizce konusan birini bulabildigi icin boynuma sarilan Kanadaya au-pair icin gitmek icin hazirlananan Cristinayi, usudun mu sorusuna catalanca anlamiyorum diye cevapladigim ve sonrasinda yarim saat sohbet ettigim kizi, ve 6.35 metrosuyla eve dondugumu hatirliyorum.

Ben simdi bu satirlari yazarken Gaspar ve Anna Kenya'ya dogru ucuyorlar balayi icin. Bir hafta orada bir hastanede calisip bir haftada cevreyi kesfedecekler. 20 tane ameliyat bekliyor onlari evlendiklerinin iki bir gun sonrasinda. Onlarsa hic soylenmiyorlar, mutlular, geziyorlar, gittikleri yerlerdeki insanlar icin calisiyorlar, yemek yemeyi cok seviyorlar, yiyorlar, guluyorlar. hayatla egleniyorlar. Ummuyorlar, istiyorlar ve yapiyorlar!

Ikisine de anlamadiklari ve hic bir zaman anlamayacaklari bir dile kocaman mutluluklar diliyorum.

Umarim hepimiz bir gun, sizin becerebildiginiz gibi, umdugumuz hayati yasariz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder